Gazze’de büyümek: Osman’ın hikayesi
“Bomba bazen yakına bazen uzağa düşüyor ama sen sağ isen önce en yakınına bakıyorsun. Onu arıyorsun. Sonra sırayla halkayı genişletiyorsun. Bu sefer komşulara akrabalara bakıyorsun. Ama Gazze’deki oturum çok sık olduğu için; nüfus fazla, alan dar olduğu için bombalamaların hepsinde illa kayıplar oluyor. O yüzden yaralıları aramaya başlıyorsun.”
Osman TafiÅŸ 25 yaşında. Bir yıldır Ä°stanbul’da yaşıyor ama Gazze’de doÄŸdu, “Hep Gazze’de yaÅŸadım. DiÄŸer Filistin topraklarına hiç gitmedim. Zaten yasaklıyız” diyor.
Gazze’den ilk çıkışı ise hem Gazze’nin hem Filistin’in dışına oldu. Hukukta yüksek lisans yapmak için Ä°stanbul’a geldi. Kendi memleketinde Gazze Ä°slam Üniversitesi’nde hukuk bölümünü bitirmiÅŸ.
Filistin ve Ä°srail’in arasında bir gece önce anlaÅŸmaya varılan 24 saatlik ateÅŸkesin bozulduÄŸu saatlerde görüÅŸüyoruz Osman ile. Beyazıt’taki Ä°stanbul Üniversitesi’nde hazırlık okuduÄŸu Yabancı Diller bölümünün boÅŸ bahçesindeyiz. Yüzünde bir iyimserlik ifadesi, gülümseme duruyor hep.
Kendi hikayesini, ailesini anlatırken deÄŸil ama Filistin’in geleceÄŸini, bitmeyen savaşı konuÅŸtuÄŸumuz zaman bakışlarındaki gülümseme siliniyor.
Okul tatil ama Osman için tatil mefhumu bulanık. Zira o ders çalışmak zorunda olmasa da, “pek uykuya dalamadan” haberleri takip ediyor.
Gazze’de aileden 9 kiÅŸi bırakmış arkasında. 8 kardeÅŸin en büyüÄŸü. En küçükleri ise 3 yaşında, adı Sara. En son sekiz ay önce gitmiÅŸ Gazze’ye. Ailesiyle en son üç gün önce haberleÅŸmiÅŸ, sık sık konuÅŸuyorlar telefonda.
"Ölüm olunca hiçbir ÅŸey kıymet ifade etmiyor"
Ailesinin durumunu soruyorum önce. Durumları “iyi”, yaşıyorlar. Aileden kayıp yok. Ama Gazze’de yerlerinden edilmiÅŸ yüzbinlerce aileden biri de onlar.
“Bu son bombalamalara kadar aynı yerde oturuyorlardı. Ama ÅŸimdi yeri deÄŸiÅŸtirdiler. Daha güvenli gördükleri baÅŸka bir eve geçtiler” diyor.
Ailesi telefonda daha çok buradaki haberleri ve destek eylemlerini soruyor ona. “Gazze’de elektrik kesintileri olduÄŸu için bazen oranın haberlerini benden alıyorlar” diyor ve ekliyor, “Olaylar o kadar hızlı geliÅŸiyor ki, biz bunu konuÅŸurken bile en az 30 ciddi, takip etmem gereken haber gelmiÅŸtir.”
Türkiye’de insanların duyarlılığını önemsediklerini söylüyor ama sonra ekliyor: “Fakat ölüm olunca bunların hiçbiri kıymet ifade etmiyor. SavaÅŸ bunların hepsini alıp götürüyor.”
"Kabus görmeye bile fırsat yok"
Peki orada yakınları, ailesi sürekli tehlike içindeyken o burada nasıl yaşıyor, hayatına nasıl devam ediyor? Soruma her zamanki sakinliÄŸiyle yanıt veriyor: “Ramazan’ın başında baÅŸladı Gazze’deki olaylar. Olaylar baÅŸladıktan sonra, iftarda biraz su içebiliyordum ancak. Onun dışında pek bir ÅŸey yiyemiyordum. Yemek yiyemiyordum. ÇoÄŸunlukla da uyuyamıyorum zaten bombalamalar yüzünden.” Uykularından bahis açınca soruyorum: Kötü rüyalar görüyor mu?
“Uyku uyanıklık arasında yatıyorum zaten” diyor ve gülerek devam ediyor: “Hiçbir zaman tam dalmadığım için kabus görmeye bile fırsat yok.”
Gazze’de büyümeyi soruyorum sonra. Yanıtları genelde kısa kısa, detay anlatmıyor sormadıkça: “Ben geçen yıl ayrıldığımda genel olarak sakindi. ÇocukluÄŸumdan itibaren, oradan çıkana kadar, ara ara dursa da genelde çatışma içinde büyüdüm.”
Tanktan ateÅŸ açılınca
Peki unutamadığı bir an var mı çocukluktan? Ä°ki olay anlatıyor bu sorum üzerine. Önce bir yakınlarının narenciye bahçesinden dönerken üzerlerine tanktan ateÅŸ açıldığını, ikincisi kontrol noktasından geçemedikleri için bazen okula gidemediklerini.
“11-12 yaşındaydım. Akrabalarımın ektiÄŸi biçtiÄŸi bir araziye gitmiÅŸtik. Narenciye yetiÅŸtiriyorlardı. Onları ziyarete gittiÄŸimizde üzerimize bir tanktan ateÅŸ açıldı. Onu unutamıyorum” diyor. Bu olayın 2005 yılından önce olduÄŸunu vurguluyor. Ä°srail Gazze’deki yerleÅŸim birimlerinden 2005 yılında çıkmış ve burası tamamen Filistinlilerin eline geçmiÅŸti.
Sonra anlatmaya devam ediyor: “Neden yaptıklarını bilmiyorum. Sorma ÅŸansımız ya da hakkımız yok zaten. Ara ara yaptıkları bir ÅŸey bu. Rasgele yapıyorlardı. Bir sebebi olmasına pek gerek yok. Önce tanktan ateÅŸ açtılar, sonra durdurdular ve arabayı aradılar. Bu rutin bir ÅŸey aslında. Fakat bir açıdan bizim için önemliydi. O bölgede hep Filistinliler yaÅŸadığı için o zamana kadar Ä°srail askerlere bu tür bir tacizde bulunmamışlardı. Bu o bölgede ilkti.”
Üç kardeÅŸi üniversite okuyan Osman önce onlar için okumanın ve eÄŸitimin ne kadar önemli olduÄŸunu anlatıyor. Sonra kendi okul yıllarını, yine 2005 öncesini.
“Evden okula giderken Yahudi yerleÅŸimcilerin olduÄŸu bir yerden geçiyorduk. YerleÅŸimciler de güvenlik tedbirleri alıyordu ama bunun dışında tanklar ve araçlar oluyordu. ÇoÄŸunlukla yol kapalı oluyordu. Oradan izin veriyorlarsa okula gidebiliyorduk.” Peki okula gitmediklerinde ne yapıyorlardı? Osman bu durumda, kendi taraflarında kalan bir okula giderek takviye aldıklarını söylüyor. Ne olursa olsun, eÄŸitimlerini aksatmamaya çalıştıklarını belirtiyor.
“Ancak kitaplarda okuduk hukuku”
Filistin’de gördüÄŸü Ä°srail askerlerini en çok bu anıyla anımsıyor. Sonra ekliyor: “16-17 yaÅŸlarına kadar bu yüzden sık sık görüyordum. Filistin’de bir de ölmek üzereyken bazı Ä°srail askerleri görürsünüz.”
"Hukuku sadece kitaplarda okuduk. Ama kendi ülkemde gördüÄŸüm ÅŸu, en basit insan hakları bile tecavüz altında."
Osman TafiÅŸ
Hukuk okumuÅŸ biri olarak bu olaylara nasıl baktığını soruyorum Osman’a. Yüzündeki tebessüm acılaşıyor. Kısaca yanıtlıyor: “Ancak kitaplarda okuduk hukuku. Ama sahada gördüÄŸüm, kendi ülkemde gördüÄŸüm ÅŸu, en basit insan hakları bile tecavüz altında.”
Osman ile sohbetimiz akÅŸama doÄŸru sonlanıyor. Telefonundan haberlere yeniden bakmak için sabırsızlandığını hissediyorum bir yandan. Hamas ve El Fetih’in “yapılabilecek pek bir ÅŸeyin olmadığı” bir noktada ellerinden gelenin en iyisini yaptığını düÅŸünüyor. Filistinlilerin ise “savaşın aktörü” olmadığını düÅŸünüyor. Bu dönemki çatışmaların uzun süre devam edemeyeceÄŸini tahmin etse de kalıcı barış için formülü çok net: “Bizden ziyade, kendi aralarında anlaşıp bu savaşı baÅŸlatanların yine kendi aralarında tekrar oturup bitirmeleri lazım. Buradaki savaÅŸta, saldırıya karşı ya sabrediyoruz ya kendimizi müdafaa ediyoruz ya da ölüyoruz.”
Ne Ä°stanbul’da ne de dünyanın diÄŸer yerlerindeki Yahudilere karşı en ufak bir öfke beslemediÄŸini anlatıyor. “Filistin’de iÅŸgalci olarak bulunmayan Yahudilerin hiçbiriyle bizim bir sorunumuz yok. Bizim onlarla bir alıp veremediÄŸimiz yok. Amerika’daki Yahudilerin çoÄŸu Filistin davasını kabul ediyorlar, tanıyorlar.”
Bu sırada bazı istatistikleri de ekliyor bir çırpıda. Televizyonda, internet sitelerinde, gazetelerde okuduÄŸumuz, dinlediÄŸimiz rakamlar onun dilinden baÅŸka bir hışımla çıkıyor gibi görünüyor bir an: “Sadece bugün 20 kiÅŸi ÅŸehit oldu. Geçen ay içerisinde 2 bin kiÅŸi ÅŸehit oldu. 30 bin ev ÅŸu an oturulamaz halde. 2 bin tanesi tamamen yıkılmış durumda. Yüzbinlerce insan evlerinden baÅŸka bir yerde yaÅŸamaları gerekiyor. DiÄŸer bölgelerde yaÅŸayan Filistinlilerin durumu ortada.”
Henüz yorum yapılmamış.